Ihre Browserversion ist veraltet. Wir empfehlen, Ihren Browser auf die neueste Version zu aktualisieren.

    YouTube

    Facebook

    Instagram

Fields marked with * are required.

Karpınar KöyüKarpınar Köyü

Anam Geldi Aklıma
alamanyabeyleri
ANAM GELDİ AKLIMAANAM GELDİ AKLIMA
Kaldığım şehre henüz on beş yaşına girmiş iken gelmiştim.
Bana her şey yabancı ve her şey yapmacık geliyordu.
Güncel hayatın akışı önceden planlanmışcasına akıyordu.
Bizdekki gibi değişken değil idi.

 

Yabancı bir ülkede yaşıyor isen yabancılığını her zaman hisedersin veya sana bunu hisetirirler.
Bundan dır ülkemize olan sevdamız hiç bitmez.

 

Yıllar bir birini kovalıyor biz de zaman ile olğunlaşıyoruz.
Bu Şehirde her yılın ilkbaharında anma etkinliği olurdu.
Önceleri bilmez idim ne olduğunu ve sonra devletin desteklediği bir öğrenci kuruluşu olduğunu ve kökeninin eski naz... zihniyetine sahip olduğunu öğrenmem uzun sürmemişti.
Yabancı düşmanı olan bu kuruluşun bu şehirde anma yapmamaları için her yıl yürüyüş düzenliyorlar idi alman demokratları.
Yabancı olduğumuz için dışlanan bizdik lakin protesto yapanlar alman demokratları idi.
Bir kezinde ben de katılacağım demiştim akşam yemeğinde,anam gitmemem için ikna etmeye çalışıyor ve kızıyordu.
Sabah kahvaltıdan sonra gizlice çıkmıştım dışarıya yüz kişilik bir gruba ben de takılmışdım lakin Anam beni takip etmiş O da arkamdan geliyordu.
Anama sen eve git diyor ısrar ediyordum.Anam kafaya koymuştu beni yalnız bırakmayacaktı.
Biz bu telaşta iken bir Türk kahvesinin önünden geçiyorduk.Kapıya çıkan meraklı Türkler yürüyüşü seyrediyorlardı içlerinden biri Anasını da almış gelmiş deyince önce kızdım içimden sonra anama beraber yürüyelim dedim beraber yürüsek de o cümle bana ağır gelmişti.
Ana yüreği bir şey olur korkusu ile beni yalnız bırakmak istemiyordu.
Bu duyguyu yaşamam uzun sürmedi yıllar sonra Anamın rolünü ben almıştım.
Anam Geldi aklıma.
Zaman ve yıllar geçti.
Kaldığımız Şehirde bir Cami var idi ve Camiye bir minare yaptırtmak istiyorlardı.
Alman sağcıları minare yapımını istemiyorlar,yürüyüş yapacaklar idi minare yapımına karşı.
Ve bu sağcıların yürüyüşüne karşı şehrin demokratları da yürüyüş yapacaktı.
Yine yürüyüşe gitmiştim bu sefer anam yoktu yanımda ama çoğu analar orada idi.
Öyle ki O kahvedekiler Anaları ile Caminin önüne barikat gibi durmuşlar idi.
Yıllar önce bana söyledikleri "anasını da almış gelmiş " dediği cümle gelmişti aklıma baktım güldüm.
Anam geldi aklıma.
Anamın ve tüm Anaların ömrü uzun olsun. Kaybetiklerimizin devri daim olsun.
@beyleri

Bir zamanların en yoğun ihtiyaçlarından biri olan Keten.
Kimi zaman buğday ile kavrulan tohumu çetene.Kuru yemişimiz olur idi.
Sapındaki kabuğu yün haline dönüştürülerek dokuma tezgahlarında Haral Çuval Urgan.... gibi bir çok ihtiyaçlarımız giderilirdi.
 KETENKETEN
Lakin bu işleme süreci çok zahmetli bir süreçtir.
Evlerimiz bir birlerine çok yakın olduğu için.
Bağ ve bahçelerimiz köylerimizin dışında olur idi.
İlkbaharda sebzeler ekilir iken Keten tohumu da ekilirdi ve ağustos ayında bir insan boyuna ulaşırdı.
Yapılan ilk işlem biçilen Keten otları önce deste deste bağlanıp çırpılarak çeteneleri alınırdı.
Sonra geriye kalan Keten Otları Su Havuzlarında iki üç hafta yumuşama işlemine bırakılır ara sıra kontrol edilir. Kabuğun Ketenin gövdesini bırakıp bırakmadığı kontrol edilir.
Kabuk gövdesini bırakıyor ise Havuzdan çıkartılıp kurumaya bırakılır.
Kurtulan Keten Otları bir Sopa yardımı ile dövülerek kabuklarından ayrılması sağlanır.
Ayrılan kabuklar didiklenerek çöplerinden temizlenir.
Çıkan çöpler ihtiyaç gereği yakılmak için kaldırılır.
Temizlenen Keten kabuklarını Sopa yardımı ile dövülerek yumuşatılarak yün haline getirilir.
Günlerce uzun bir işlemden geçen Keten Otu yün halini alınca Kirmen yardımı ile ip haline dönüştürülür.
Artık evlerde kurulu olan ip agaçlarında (dokuma tezgahlarında) Analarımızın hünerli ellerinde şekil alarak Çadır Haral Çuval Heğbe Urgan Sicim Ağızbag gibi bir çok ihtiyaciımıza dönüşerek hayatımızda yer alır.
Ayrıca biçilen Keten nemli tutularak Çalı Süpürgesi olarak da kulanılır.
Bizim de evimizde bir dokuma tezgahımız bulunurdu.
Duran amcanın kızı (Kara Duran)Anam ile hep beraber örerlermiş.
Anam çoğu anılarını unutmasını rağmen bu anısını hala anlatmaya çalışır.
Anam Çeşmeye Suya gitmiş geldiğinde Döne teyze Anama beni şikayet eder kız Anam senin oğlan senin evin yokmuş her gün ip dokumaya bize geliyon evine git diye beni kovuyor der.
Her Anamı gördüğünde beni kovan oğlun geldi mi diye sorarmış.
Kayseride yiğenimin düğününde karşılaştık rahmetli Döne teyze ile Anam bak Döne hep soruyorsun ya, bak bu o seni kovan oğlan diye tanıştırdı.
Eli öpülesi Analarımız bizim, kıymetleri bilinmez mi tanıştık o günlerinden bir tadımlık anlatılar gülüştük.
Devri daim olsun.
Analarımız emektar Annelerdir yaşadıkları çileler yaşamlarına sağlıklarını bile yansımıştır.
Öyle ki ben bir çok Analarımızın tanırım dokuma tezgahlarında çalışmaktan çiçe parmakları eğiktir.
Anamın Emine bibimin.
İlkokulda Annelerimize okuma yazma kursları açılır.
Anam Emine bibi Hayriye teyze yani köyün tüm yaşlı bayanları okuma yazma ögrenmektedir.
Anam bir gün Emine bibim Kara tahtada iken Hocaya Emine bibimi şikayet eder.
Aynı zamanda Amcasının kızıdır Emine bibim.
Hocam hocam Emine Özaydın ön parmakları ile yazıyor arka parmakları ile yazdığını siliyor der.
Bütün sınıfda kahkahalar yükselir.Tabi Anam amacına ulaşsa da Emine bibim lafı gediğine kor Ey Ey ...... anama cevabını verir tekrar gülüşürler.
Devri daim olsun Kaybetiğimiz büyüklerimizin.
Onları hep bıraktıkları güzel anıları ile yadedecegiz.
Üreten çalışkan bir nesilden ağır şartlarda da olsa üretmenin güzelliklerini ve değerini paylaşmaya çalıştık.
Oysa şimdi teknolojinin ve olanaklarımızın daha kolay olduğu bir dönemde üretmeden tüketen hazırcı bir topluma dönüştük.
Onlar Keten Otundan bu kadar faydalanırlar iken.
Şimdikiler ise bu Otdan bo.tan işlere yöneldiler.
Devamı var....
alamanyabeyleri

 

BİRİLERİ BİZİ Mİ DİKİZLİYOR

Baki Koç

Teknoloji çok hızlımı gelişiyor,yoksa biz mi ayak uyduramıyoruz!

Güncel hayatımızda artık posta ile mektup göndermek nerde ise mazi oldu.
Oysa çoğumuz bunun güzel yanlarını biliriz eşe dosta sevgiliye gönderilen mektuplar ve gelecek mektubun heyecanını çoğumuz yaşamışızdır.

Oysa şimdi anında çeşitli iletişim olanakları ile görüşebiliyor ve yazışabiliyoruz.Böylelikle hayatın akışı ve alınan kararlar daha da hızlanmakta iyi ve kötü yanları ile.Düşünmek,karar vermek için diğer güne ertelemelere kalınmamaktadır. İşyerlerinde çalişma olanaklarımızı kolaylaştıracağı yerde gelişen teknolojinin nimetleri işverene yansıyor ve bizler işle gelişen teknolojik makinaların çalisma hızına ayak uydurmaya zorlanmaktayız. Hangi alanda olursa olsun ihtiyaç geregi kullanılan teknolojik buluşlar bizlere iyi veya kötü yanlari ile yansımaktadır.

Örnegin cep telefonlarımıza kayıt yaptığımız telefon numaralarının kaçını ezbere bilebiliyoruz?Diğer özeligi cep telefonunuzla nerede oldugunuz kolayca tesbit edilebiliyor.Cep telefonunun etrafına yansıyan zararlarını nekadar bilebiliyoruz özelikle çekim gücünü sağlayan anten dreklerinin etrafına verdiği zararları!

Yapacağınız yolculuklarda kaç kişi harita kulanabiliyor?

Zamanla çoğumuz Navigasyona bağımlı olunmakdayiz?

Kitaptan okuyup ders yaparken şimdi Google teyzemize sormaktayız.
Kolaycılık hazırcılık tıpkı yaşam alanımız da olduğu gibi karakterimize de yansımaktadır!

Mutlak ki bunları çoğaltmak mümkündür.Hayatımızı kolaylaştırdığı ve bize yararlı olduğu sürece teknolojinin nimetlerinden yararlanmak gerekmektedir bu tartışılamaz.

Lakin her şeyin bir sınırı olmalıdır.Her bireyin özgürce yaşama hakkını elinden almamak gerekir.Yani düşünün ki bir köyde,kasabada yada şehirde yaşadığınızı.Güncel yaşamınızda ensenizin kökünde bir kamera gözü üstünüzde olduğunu hissetseniz yada bilseniz nasıl yaşayabilirdiniz kendinizi ne kadar özgür hissedebilirsiniz!

Ayrıca korunma amaçlı kulandığınız uydu bağlantılı Kameraları bazı programlar sayesinde izlenebilmektedir.

Çarşıda gezer iken yan gözle bakana namus meselesi değerlendirdiğimiz durumlardaki tavrımız .Günün 24 Saat köyünüzde kasabamızda şehrimizde ailenizin komşunuzun dostunuzun kamera ile takip edildiğini görmek bilmek kimin yada kimlerin işine yarayabilir?

"Yasamak bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine."


 Köyümüzde Saya gezme

alamanyabeyleri / Anşe K.

Saya erkek çocuklarindan oluşan bir gruptur.
Kış yarısı davarın yüzü yetince ( karnında kuzusu olunca ) Şubat ayının ortası gibi.

 

 

 

 

 

GARNAPA
Karnına ve sırtına kerpiç koyup,haba giydirip kayış ile veya ip ile bağlanırdı.Gözüne Portakal kabığını oyarlar gözlük gibi takarlar yüzünü siyak is ile boyarlardı.Ayaklarında eskiden Çarik olurdu.
Görevi ise seyircilerin gelini kaçırmalarını önlerdi.Vardıkları kapiya yatar ziyafat aalırdı bulgur yağ gibi bir hediye verirdi ev sahibi,hediye almadan kalkmazdı.

TİLKİ
Kafasına siyah fes takarlar kulak yaparlardi.Bezden kısa Ceket altına pantolon suratınada is ile siyaha boyarlardı.Elinde palaska olurdu palaskayı ikiye katlar bir birine vurdurarak ses yapar korkuturdu, gelini korurdu kimseyi gelinin yanina yaklaştırmazdı.

KÜÇÜK TİLKİ

Birde küçük tilki olurdu.
Cekete kollarinı sokmadan üzerine takarlar ceketin bir dirseğinden öbür dirsegine kadar döşünün üzerinden bir sopa sokarlar ceketin önünü dügmelerleridi.
Kollarinı ise sol kolunu arkasından ceketin altından kayşin altından arkasına çikarir kuyruk yapar elini sallardı sag elini ise yine aynı şekilde ön tarafdan cekedin ve kayışın altından önünden çikarir salardı.
Görevi ise geline sarkıntılık yapıp rahatsiz ediyordu.
Öbür tilkide gelini hem küçük tilkiden hemde seyirciden koruyor uzaklaştırıyordu.
Seyirciler ise takip eder gelini ilk firsatta kaçırmaya çalisirlar idi.

DEVE

Deve üç insandan oluşurdu birinci dik duruyor ikinci birincinin belinden veya ceketinden ücçüncü ikincinin ceketinden veya kayisindan tutuyordu.Üzerlerine savan atarlardı savan yerde sürünürdü ayakları gözükmesin diye.Arkadakine savanın üzerine posttan kuyruk yapıp dikerlerdi.Öndeki dik dururdu onu kafasını deve kafası yaparlardı.Püskül takarlar zil takarlar süs yaparlardı yapılan bu deve kafası posttan yapılırdı ve bir oragın üzerine oturtulurdu öyleki oragın sapı dik duranın kafasına geçirilir oragın sapida eline verilirdi saga sola döndükce oragin sapi ile posttan yapılmış olan kafasını hareket etirir idi.
Gözü görmedigi içinde deveyi çeken bir de deveci olurdu.
Görevi ise vardıkları kapıya ıkarlardı bir şey almak için ıkdıkları kapıya da gıdaklarlar idi tabiki her kapıyada deve ıkmaz idi. ( gıdak davar gıdagidır )
Tilki ile karnapa deveyi korurlar idi.

YÜK EŞEGİ

Alınan veya verilen hediyeleri taşimak için yük eşegi olurdu.Yaşlı olgun bir kişi olur idi bütün bu gurubu temsil eden.İster deve yi ister Eşegi çeken ikisininde giyimi ceket ve pantolon olup suratlarını is ile boyarlardı.Ayrıca devecinin uzun sopası olurdu deveyi rahatsız eden seyircilere vurur deveyi korurdu.

GELİN

Üc etek entare ve salta giyerdi sırtına dik kulak yaparlardı.Tozakdan baş yaparlar renkli bezlerden sararlardı.Yüzüne kırmızı duak yaparlardı ayağında çarik elinde eldiven olurdu.Don giyerdi dikilmiş.Ayrıca renkli süslenirdi .Erkek olurdu gelin.
Köyü tüm dolaşirlar verilen veya alınabilen hediyeler toplanır.
Bir eve misafir olurlardı topladıkları hediyelerden ev sahibi yemek yapardı artan hediyeler bakkala verilir karşilığında ise içki alınırdı.Misafir olduklari ev sahibinde o gün hep beraber eglenirler idi. 


 YANGIN YERİ

alamanyabeyleri / Agustos.2013

Bilgi ve egitimden yoksun geri kalmış yada geri bırakdırılmış ülkelerde.Bazen mantığımızın kavrayamadığı böylesi olaylar kaçınılmazdır!Çünkü bu ülkede insanı yakarlar yüzlerce insanın gözü önünde,bundan hayıf alırlar!Doğayı yakarlar yakanı sineye çekerler cezalandırmazlar!

Herne desek boş,bizim insanımız kendine yakışanını yapar!
Tatil yolculuklarımda yanan çok tarlalar gördüm,durup seyretim resimler çekdim.Yanan alevlerin içerisinde onlarca leylakları seyretim kavrulan böcekleri yerler iken gözlerime inanamadım o alevlerin dumanların içerisinde korkmadan duruşlarına şaşirdım.
Ya dedim bak şu işe Leylakların bile damak tadını değişdirdik.
Yol kenarlarında tepelerde yanan fidanları gördüm.Tarla sıçanlari böcekler sürüngen hayvanlar yüzlerce binlerce yaratıkları yok eden tarla yangınları.Ve onlardan beslenmesi gereken kuşlar doğa birbirine bir zincir misali bağlıdır öyle beslenir dengeyi öyle  korur.Biz insanlar tarlayı sürmek kolay olsun mantığı ile bilinçsiz bir tutum sergilemekle doğanın dengesini bozdugumuzun farkındamıyız!

Yoksa bizim mi dengemizde bir bozukluk var !


 SU YAŞAM KAYNAĞIMIZDIR

alamanyabeyleri / 2009

Birlikde daha güzel yarınları yaşayamadığımız sürece,hep düne özlem duyacagız!

Köy ÇeşmesiKöy Çeşmesi

 
Karpınar KöyüKarpınar Köyü

 

Teknolojinin gelişmesi,güncel yaşamımıza iyi ve kötü hali ile yansımakta.
Köy adını buz gibi akan pınarından alır.
Hepimiz biliriz ki önceleri evlerimizde musluklar yok iken.Çeşmelerden helkeler ile güvümler ile sonraları bidonlar ile su çekilirdi.Evleri uzak olanlar hayvanlar ile taşınırdı suları.
Zor bir iş idi lakin iyi anıları da var idi,çeşme başında sohbetler edilir,haberler orada alınırdı ne olmuş ne bitmiş hata bazen dedikodular dövüşler bile edilir her gün herkes birbirini görebilirdi.
Hayvanlar çeşmeye su içmeye getirilirdi,haftlar da yünler yıkanırdı kimine ip kimine yorgan olmak ugruna, buğdaylar yıkanırdı bulğur düğür yapabilmek için sagolsun Rahmetli Badal Hasan taş ustası el emeği göz nuru ile birçok eser bırakmışdır köylerimize bunlardan en önemli olanlarından biri de Seten dir.Ayrıca bu çeşme de onun eseridir.Mekanı gönüler olsun.
Hata sevdalıların yolu bile beklenirdi bazen çocuksu.
Bahaneler ile buluşma yeri olmamışmıdır sevgiden habersiz.
Bazen yeni evlenenler olduğunda gelini çeşmeye götürürlerdi bu resim de öyle bir andan hatıra kaldı bu günlere.
Havtlar dedim de havtlara akan sular havuza dolardı.Köy içinde bahçesi olanlar sırayla sulama yaparlardı.Bizim evler sırt sırta olduğu için evinin önünde bahçesi olan çok az sayıda olurdu.Rahmetli Hüseyin amcam çok emek sarfederdi bahçesine.İnce bir ıslık çalarak Elif bibiyi çağırırdı.Bazen bahçeden bazen tarladan.Elif bibim herif çağırıyor diye koştururdu.
Bazen Suyun erişebildiği yerlerde harmanlara bile vesile olurdu su.Aktığı arklarda can bulurdu canlı yaratıklara içecek su olurdu.Renga renk otlar yeşerirdi hayvanlara yem olmak için.
Oysa şimdi bir yudum içecek su için ne kadar zorluk çekiyorlardır.
Türküler maniler söylenmemişmidir.
Pınara Gel Ki Görem
El Uzat Bir Gül Verem
Dur Dur Dursene
Dur Bir Haber Versene......
 
Susadım çeşmeye, varmaz olaydım
Elinden bir tas su, içmez olaydım
Yolum düştü köyünüzden geçmez olaydım
Gelmez olaydım, güzel yüzüne bakmaz olaydım.....

 

Çeşmenin başına, bir güzel inmiş
Eğilmiş zülfünü, suya düşürmüş
Mevlam bu güzeli kime yar etmiş
Gelmez olaydım, güzel yüzüne, bakmaz olaydım......
 
Karpınar KöyüKarpınar Köyü

 

Oysa şimdi çeşmeler kurudu bir damla su bile akmaz bazen.
Ne gelen bir yabancı vardır su içmeye nede bir yerli!
Hepimizin anısında hala böyle kalsa da çeşmemiz setenimiz.Degerini bilmeyen bizler hep sınıfta kalmışızdır.
Birlikte daha güzel yarınları yaşayamadığımız sürece,hep düne özlem duyacağız!

 alamanyabeyleri


 YOL ANILARI

alamanyabeyleri

Kayseri'de Kadiburhanetin orta okulda okuduğum yıllardı abim ile.Bir hafta sonu Ali abi ile Köye gitmek için akşam Tren"ine binmiştik.

 O yıllarda Ali abi (Ali Cinar) Şakir abi (Şakir Tahiroglu) beraber otururlardı aynı mahallede ve isimlerini sayamayacağım kadar çok abilerimiz var idi Kayseri'de okuyan.Tren ile Köye gitmek icin Istasyona gitik Ali abi ile Saat altı yedi gibi idi istasyonda Tren geldi ve hemen oturacak bir yer de bulmuştuk.Okul hayatına henüz yeni, atılmış evden ayrılığın özlemi ağır geldiği için her fırsata Anamı ziyarete gider idik Köye.Şu an aynı duyguları çocuklarım yaşıyor ve o günler bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor.

Çocukları tembihler iken Anamın bana söyledikleri aklıma geliyor gülümsüyorum.Trenin kalkış saati iki saat ertelenmişti ve bu ertelemeler öyle bir uzamıştı ki sabahın ışığı etrafı aydınlatmaya başlamıştı.Acaba tekrar eve mi gitsek diye bir çelişki içerisinde sabah olmuştu.Nihayet sabahın erkenin de Tren yola çıkmıştı.Yolculuk esnasında dışarıyı seyrederek geldik.Karaözü istasyonunda inip Köye yol almaya başlamıştık.Bu yollar kışın zor olur idi abim ile kışın gittiğimizde biraz da Sebze ve Meyve alırdık Anama.Karaözü istasyonundan eve gittikçe katlardı yükün ağırlığı ama eve varmanın sevinci mutluluğu ve özlemi daha ağır gelirdi yükü hafifletirdi.Ayın ışıgında her taraf bem beyaz bir yorgan gibi örtülmüş doğa harika bir güzelimdi bazen üşürdüm ve abim Kar üzerinde kalan kuru otları toparlar bir ateş yakardı kısa da olsa elerimizi ısındırır yola devam ederdik.Abim benim kadar üşümez idi o kendine ısınmak için bir çare bulmuş ara sıra bir yudum alır imiş bunu yıllar sonra öğrenmiştim.En güzel anı eve geldiğimizde Anamın büyük bir heyecan ve sevinç ile kim o deyip kapıyı açması yavrularım diye seslenmesi olur idi.Bu mutluluğu hiçbir şeye değişmez idim canım Anam ve tüm Anaların ömrü uzun olsun.

 alamanyabeyleri


GURBETCİNİN ÇİLESİ
alamanyabeyleri 2013
 
Zannedersem 2013 yıları olmalı,bir kaç günlük yol çilesinden sonra tatilin tadını çıkarmaya başlamıştık.
Bizde bütün yıl tatile odaklanarak çalışırız ve tatil her ne kadar stres atmak dinlenmek olsa da önce bir 3000km lik yolculuk sınavından ve gümrüklerdeki arama ve bekleme stresinden geçeriz.

 Bir çoğumuzun yol anıları vardır eğe bölgesinin güzel beldelerinde tatilin tadını çıkarmak bir başka güzel oluyor senenin yorgunluğu kalmıyor insanda.Hani bazen kızmıyor da değilim yani ne öküzler var diyorum,iç kardeşim iç içte güzelim denize niçin atarsın çöpünü sigaranı şişeni v.s

Artık anadoluya yolculuk başlamıştı sabahın erkenindi yol kenarlarında satıcılar vardır ya en çok hoşuma giden de bunlardır taze taze bahçelerinden topladıkları mezverleri sebyeleri yol kenarlarında satarlar.Hani bazen beşe katlayıp satsalar da.Bir kezinde hanım güveç pişirmek için çanak almıştı kırılmasın diye özene bezene Almanya'ya kadar getirdik hanım bir yıkayayım dedi ve elinde kalıp dökülmüştü.
Uzun bir yolculuktan sonra gelmiştik artık gecenin bir yarısında eve Ana Baba ocağına.Nerden nereye tıpkı mevsimlik göç eden Turnalar misaliyiz.
Sayılı günler tez geçer derler ya hep de öyle oluyor.Köyün tadını çıkarmış artık geri dönüş için akşamdan hazırlık yapılmış sabah araba yüklendi üç beş komşu sağ olsunlar ziyarete geldiler.
En kötü anıda budur yolculukta ayrılıklar gözü yaşlı eşi dostu anayı babayı yani sevdiklerini geride bırakmak sızlatır bazen içini.
Dedim ya gülüm,
''Ayrılıklar hep hüzündür
Ya gidenler üzülür
Ya da geride kalanlar
Birde
Üzülmek için geç kalanlar''
Önceleri çocukluğumdan hatırlarım bu duyguyu Köy Otobüsünde Babamı Almanya'ya yolcu eder iken çok ağlardım.O zamanlar izinciler döneminde genelinde Ağustos aylarıdır okulun bahçesinde büyük bir Kaya var idi onun üzerine çıkar oturur ziyaratan çıkacak Otobüsü beklerdik kim gelecek diye.Çocukluğum dedim de aklıma geldi o zamanlar top oynardık Hurşut amcanın harmanında Rahmetli Zöhre bibi elinde Bastonuna dayanarak yavaş yavaş çıkardı iğdelerin oradan.Dama Kargayı kondurmayan Zöhre bibi bizi harmanda oynatır mı.Kızardı bize içini boşaltıktan sonra kovalardı bizi bastonu ile Top duvara değiyor duvarın sıvalarını döküyoruz diye.
Oruç bibinin harmanı da keza aynısı idi oradan da Oruç bibi kovalardı.
Okulun bahçesinde camları kırıyormuş,şimdi çocuk olmak varmış.
Sabahın alaca karanlığında çıkmıştık yola Ankara'ya yakın bir dinlenme tesisinde ihtiyaç molasından sonra birkaç yerde daha durarak İstanbul'a gelmiştik bir yakınımızı ziyaret edip akşamlamıştık.Sabah erkenden yola koyulup Tekirdağ'a gelmiştim.Yol arkadaşımla haberleşip buluşma vakti idi.
Arkadaşımız İpsala'dan on sekiz kilometrelik bir kuyruktan ayrılıp Edirne'nin yolunu tutmuştu.Lakin Edirne'deki Kapıkule Gümrüğü de ondan beterdi.Pazarkule gümrük kapısına karar vermiştik Pazarkule'de buluştuk saat on suları gibi idi ve iki kilometre kuyruk olduğunu öğrenmiştik ve sevinmiştik.
Gayet rahat bir sevinç ile çarşıda önce yiyecek ve içecek ihtiyacımızı giderdik yolculuk için market ten su ekmek gibi azığımızı almayı da ihmal etmedik.Anam yola çıkar iken oğul ekmeğin suyun bol olsun derdi.Her zaman da bu konuda hak verirdim Anama.Saat on bir gibi kuyruğa takılmıştık artık iki kilometre diye seviniyoruz.Daha Köyün ortasındayız yüz metreyi iki saate almaya başladık.Bakkal'dan birkaç şişe daha Su aldım sağ tarafımızda Köy Kahvesi vardı hava sıcak mı sıcak arabayı çalıştırsan bir türlü çalıştırmasan bir türlü.Artık bir kaç saat içerisinde yolcular kornaya takılmaya başlamıştı.Kahvedeki Köylüler sinirleniyordu korna çalanlara.Biz sesimizi duyurmak derdinde iken artık onlar bu kuyruktan nasıl bir ticari kazanç sağlarız derdindeler idi.
Deyim yerinde ise Kaplumbağa hızı ile yol alıyorduk.Saat iki gibi Köyün dışına çıkmıştık.Aldığımız her yüz metrenin bir başka anısı var idi artık.Köy Kahvesinin önünde iken yöresel bir Televizyon kanalı geldi iyi hatırlıyorum o sene Kemal Derviş ayağının tozu ile Amerika'dan gelmişti.Yolcular isyanlarını spikere dile getirdiler.Bir yolcu tatile geliyoruz bilmem bu kadar turist olarak döviz bırakıyoruz hep yolculuk çilesi çekiyoruz sınırlarda diye yanıktı ve diğerleri de benzeri dertlerini şikayetlerini dile getirdiler.Faydası oldu mu yok olmadı televizyona bir haber malzemesi olmuştuk.
Köyün dışında artık Arabaları yola bırakıp araziye dağıldık gölgelere veya araba kenarlarına piknige gelen tatilciler olmuştuk artık.Köy halkı yılların tecrübesini almış olsa gerek bir anda yol kenarında satıcıların biri geliyor diğeri gidiyordu.Aklınıza her ne gelirse yok yok idi hatırladıklarım Pikap üzerinde tekerlekli Bakkallar Kenarları Dantele örülmüş Havlu satanlar Çocuklar Su satanlar Belli noktalara yerleşmiş Çay satanlar Börek satanlar.
Sağ olsunlar dedim bizim için her şeyi düşünmüşler.
İlk kez Bamyanın nohut gibi tarlada büyüdüğünü orada gördüm.Bir ara isyan eden yolcuların sesi yükseliyordu niçin biz bekliyoruz da yunanlar devam ediyor onlar da bizim gibi beklesinler deyip yolu bloke etiler.Yolculardan biri isyan ediyordu ve çok korkutucu idi Gemiye ben nasıl yetişeceğim işverene ben ne diyeceğim bunu nasıl anlatacağım bana inanmazlar diye bunalım geçiriyordu.Artık Yunanlar da kuyruğa takılmıştı.Bir grup on beş yirmi kişi karar alıp Konsolosluğa gittiler geldiler bu da işe yaramamıştı.Artık güvenlik olarak Askerler gelmiş bütün yol boyunca nöbet tutuyorlardı.Yol kenarlarında sofralar kurup yemek yiyor uyuyor ihtiyacımızı gideriyorduk.Sözün kısası bir günlük Çingene hayatı yaşıyor gibiydik ve kötü bir haber geldi bir Yunan Papazı kuyrukta bekler iken vefat etmişti.İçimden yunan gümrüğünün bizi daha çok bekleteceği şüphesini kapılmıştım.Artık yol alamıyorduk tek tük evler vardı yol kenarlarında.Ev sahibinin biri tuvaletini kulanmamıza izin vermiti lakin uzun sürmedi o da tıkanmışdı.
Verimli topraklar olsa gerek her taraf ekili idi.Hanımla arabayı bırakıp yolda ileri doğru yürümeye başladık yüz metre ancak yürümüştük ki bir klarnet sesi ile darbuka ritim tutuyordu yaklaştık.Yolcular eğleniyorlardı sanki hiç bir şey olmamışçasına seyrettik biraz,bir an her şeyi unutmuş gibiydik hava kararıyordu artık akşamın sivri sinek derdi de vardı burada.Etrafta mangal yapanlar yürüyüşe çıkanlar herkes kendi alemindeydi bir durgunluk vardı saatlerce Arabalar hareket etmiyordu.Uzaklardan eğlenenlerin müzik sesleri geliyordu kulaklarımıza.Yaşlısı ile genci ile çocuklusu ile bu akşamı arabada geçirecektik.Bu neyin cezası idi bilemiyorum.En kötü olanı da Gemiye yetişmek zorunda olan yolculardı.Artık onların yetişmesi imkansızdı ve bu da isyanlarını ikiye katlıyordu.Bir gün dah fazla memlekete geçireyim diyenlerin o bir günü iki kilometrelik kuyrukta sınırda geçireceğimiz aklımızın ucundan bile geçmez idi.
Sıcak bir yandan sivri sinekler bir yandan sabah olmuştu ve gece ara sıra birazcık arabaları ileri ileri iteliyorduk.Bazen de uyuyup kalanları uyandırmaktan çekiniyor soluyorduk.Akşamdan kalan Çaycılar sabahın erkenin de hala aynı yerlerinde idiler onlar da bizler gibi sabahlamışlardı arabadan indim elimizi yüzümüzü temizledikten sonra iki çay alıp geldim hanımla içtik kahvaltımızı yaptık.Hanım ikinci çayları gidip aldı geldi.Bir ara sen çaya ne kadar verdin dedi söylediğimde kızdı benden fazla almış ... dedi.Gidip üstünü alacağım dedi dedim değmez buna hanım boş ver.Zaten herkes tutturduğunu alıyordu.İyi hatırlarım bir yolculuğumuzda Kırklareli'nde iki aile oturup yemek yemiş bir Koyun parası ödemek zorunda kalmıştık.Artık herkes yuvasından yani arabasından çıkmıştı dışarı ve hala gümrük görünmüyordu.
Artık Saate dört araba zor geçiyordu.Köy tarafından insanlar çoğalarak bize doğru geliyorlardı ve anlaşılmayacak şekilde sesler yükseliyordu.Akşam bizim yapmayı düşünüp yapmaktan çekindiğimiz tepkiydi bu yolcular isyan edip gümrüğe doğru yürüyorlardı ve gümrük kapısına geldiğimizde tıklım tıklım öfkeli gurbetçilerle dolmuştu.Dertlerimiz aynı idi niçin bizleri bırakmıyorsunuz bu kadar bekletiyorsunuz yanıt o ana kadar hep aynı idi Yunanlar bırakmıyordu.
Bu protesto sonuç vermişti bir gün önce saat on bir gibi girdiğimiz bu kuyruk yirmi üç Saat sonra hareketlenmişti.Artık her geçen arabayı gurbetçiler alkışlıyordu.
Yirmi üç Saat beklediğimiz Pazarkule gümrüğünden nihayet çıkmıştık ve Yunan gümrüğünde hiç beklemeden yolumuza devam etmiştik.
Bu yolculuk unutulmaz bir anı olarak beleğime kazınmıştı.

Modernleşen Köleci Toplum
alamanyabeyleri
Kiralık İşciKiralık İşci
Teknolajinin gelişmesi ile birlikde kendisini sürekli yenileyen kapitalist sistemin bize yansımaları.Modern köleci toplum diye nitelememiz yerinde olsa gerek bu günkü işci sınıfının üzerinde yapılan uygulamalara.
Taşeron Firma adı altında düşük fiyatlar ile çalışdırılan emekciler çalışdıkları ve çalışdırıldıkları Firmalar arasında fırsatan istifade niteliginde düşük ücretle ve kötü koşular altında çalışdırılmakdadır.Ekonomik kıriz ile birlikde gelişip büyüyen bu sektör öyle bir konuma geldi ki,artık işci bulma kurumları ile birlikde çalışabilmekde dir.Hata bazı Firmalar başka Taşeron Firma adı altında kendilerine yeni oluşumlar kurarak bu fırsatan istifade etmekdedirler.
Peki bu Taşeron Firmaların biz emekcilere yada kendilerine olan zararları nelerdir.
Öncelikle çalışdıkları Firmalarda işe alınabiliriz umudu ile çalışdıkları iş koşularında kendilerine yöneltilen teklif ve taleplere hayır demek gibi bir durum oluşdurulmuyor.Bu durum diğer işcilerin de zaman içerisindeki olumsuzluklara karşı olan direnişlerini kırmakdadır.
Işveren açısından ise güzel ve mantıklı bir iş gücüdür.Istedigi süre içerisinde çalışdırıp istedigi an işe gönderebilecegi bir amele işcisi gibidir.Öyle ki artık çalışdırılan işcilerin yüzde elisi taşoren işcileri ile doldurulmakdadır.Ayrıca Taşoren Firmasının işcileri ile diger işcilerin aydatları arasında da büyük bir farklılık vardır.
Alım gücü düşen işci sınıfının yaşam standartı ve geçim sıkıntısı bununla birlikde emekçilerin ikinci bir işde çalışma riskini doğurmakdadır.Bir örnek verecek olursak.
Hannover: Yapılan bir araşdırmada son iki yilda,3,7 % ikinci bir işyerinde çalışılmakda."(2008 yılına nazaran ise 15% dir.AWD)
Bu çalışma koşuları ile birlikde gelen olumsuzluklar.
Dortmund:Bilimsel açıdan kanıtlanan,çok çalişmak saglıksız.Haftada uzun calışanlar daha çok rahatsızlık çekiyor.Uyku rahatsızlıgı,sırt agrısı ve kalp rahatsızlıgı.(BAuA)Yapılan testlere göre,her dört kişide haftada 60 saat çalışan uyku sorunundan şikayetci.Haftada 35 ve 44 Saat çalışanların ise beş kişide birisi.Haftada 19 Saatan az çalışanlar ise her on kişi de birisi.Vardiyeli çalısanlar veya ihtiyaca göre gece akşam çalısanlar ise rahatsızlıkları daha fazlalaşıyor.
Saglığı bozuldugu gibi sosyal yaşamı da bozulmakda dır.
Diger bir yandan yarın nerede hangi Firmada ne kadar çalışacağını bilmeyen bu işciler artık günlük çalısmaya günlük düşünmeye ve günlük tüketmeye başlamışdır.Artık yarına yarınlara dönük planlar yapmak ona hayal ürünüdür.
Peki böylesi bir toplumda aile yaşamından bahsedebilirmiyiz?
Bu olumsuzluklar ile birlikde Kapitalis sistem bir adım daha ileri giderek vardiye sistemlerinde, firsat bu firsat der cesine değişik uygulamalarda geç kalmamışdır.20,21,15,16 vardiye 18 vardiye üç günlük vardiye üç haftalik vardiye vs. derken kendi istegine göre renga renk vardiye şekileri uygulamakdadir.
Artık hafta sonu'nun ailesel bir önemi kalmadığı gibi dini açıdan da bireye zaman bırakmamışdır.Biz işci sınıfı açısından bakalım olaya Anne ve Baba çalışdıkları bu yogun tempo içerisinde artık evlerini bir pansiyon gibi kulanmaya ve çocuklarına yeterince ilgi ve sevgiyi verememekde dir.Böyle yetişip gelişen bir aile fertlerinden egoist bireysel bir gençliğin oluşmaması mümkün degildir.Mutlak ki böylesi bir toplum,var olan sistemin de emelidir!
Daha da önemlisi işci sınıfının bütünlügünü böylelikle baltalamakda dır.
Bütün bu olumsuzluklara ragmen oturdugumuz yerlerde dertleşip şikayetleşeceğimize sendikal mücadele içerisinde yer alıp sınıfsal özeliklerimizi ve haklarımızı gasp eden bu sisteme karşı sendikal mücadelede yer almakdır, başka bir alternatifimiz de yokdur.
Unutmayalım ki sendikalar gücünü biz işci sınıfından almakdadır.
Yarınlara yeni Köleler yetişdirmemek için.
alamanyabeyleri